Hoş geldiniz!

Bir kalbi sevindirmek, bu dünyaya bırakabilecek en güzel hediyedir.

18 Kasım 2016 Cuma

, ,

Dikkat! Düğün Var! w/ -Aylak-


Bu hikaye benim ve Turkfanfiction.net sitesinde -Aylak- isimli üyenin ortak çalışması olup hakları bana ve ortak yazar arkadaşım -Aylak'a aittir. 
---
ÖZET: Bakın bugün bunların başıma gelmesini ben istemedim.Gerçi büyük ihtimalle sizde bunun daha doğrusu bunların başına gelmesini istemezdiniz. Ama ne yazık ki bela geliyorum demez. Özellikle de bir melezseniz. Sizde evlenmek üzere olan bir melezseniz size tavsiyem: bunları okumayı bırakıp hemen evlilik teklif ettiğiniz kıza bir hata yaptığınızı söyleyin ve ömür boyu hiçbir kızla evlenmeyin. Hatta kızların yanına bile yaklaşmayın. Eğer anneniz ise o başka tabi. Eğer bunu okuyup başımın etini yiyecek bir kızsanız bayanlar lütfen kızmayın. Bunu sadece sizleri korumak için anlatıyorum. Eğer suçlayacak birini arıyorsanız bu kesinlikle sevgili sağdıcım Jason Grace. Çünkü olanların büyük bir kısmı onun suçu. Benim adım Percy Jackson. 26 yaşındayım. 
---
Yazım Tarihi: 21.05.2013
-
Bakın bugün bunların başıma gelmesini ben istemedim.
Gerçi büyük ihtimalle sizde bunun daha doğrusu bunların başına gelmesini istemezdiniz. Ama ne yazık ki bela geliyorum demez. Özellikle de bir melezseniz.
Sizde evlenmek üzere olan bir melezseniz size tavsiyem: bunları okumayı bırakıp hemen evlilik teklif ettiğiniz kıza bir hata yaptığınızı söyleyin ve ömür boyu hiçbir kızla evlenmeyin. Hatta kızların yanına bile yaklaşmayın. Eğer anneniz ise o başka tabi.
Eğer bunu okuyup başımın etini yiyecek bir kızsanız bayanlar lütfen kızmayın. Bunu sadece sizleri korumak için anlatıyorum. Eğer suçlayacak birini arıyorsanız bu kesinlikle sevgili sağdıcım Jason Grace. Çünkü olanların büyük bir kısmı onun suçu.
Benim adım Percy Jackson.
26 yaşındayım. Bir kaç ay öncesine kadar bekar gününün büyük bir kısmını işte geçiren, canavarlarla boğuşan ve akşamları arkadaşlarıyla basketbol maçı izleyip bir şeyler içen pekte sıradan olmayan mutlu bir melezdim.
Peki şu an mutlu ve bekar mıyım?
Hayır artık bekar değilim ama bu sabaha oranla daha mutlu olduğumu söyleyebilirim.
Büyük ihtimalle artık sadede gelmemi ve bugün olanları anlatmamı istiyorsunuzdur.
Peki öyleyse. Hemen anlatmaya başlıyorum.
Bugün Annabeth'le benim düğün günümüzdü. Evet, yanlış okumadınız. Annabeth'le benim.
Şimdi aklınıza hemen şu soru geliyordur: Athena buna nasıl izin verdi?
Aslında geçen gün bende bu sorunun yanıtını çok merak ediyordum. O ne zaman görsem bana Annabeth'ten uzak durmamı söyleyen tanrıçaya ne olmuştu da evlenmemize izin vermiş artı kızına düğün için hazırlanmasında yardım etmişti?
Bu sorunun yanıtını dün akşam bekarlığa veda partimden hemen önce bizzat Athena'dan aldım. Meğer sevgili "kayınvalidem" 9, 10 yıl önce Annabeth'e Athena Parthenos'u bulmasında az da olsa yardım ettiğim ve Annabeth Tartarus'a düşerken bile onu bırakmadığım için evliliğimizi kabul etmiş ve bizim "büyük" aşkımız yüzünden babamla ateşkes imzalamış.
Çok şaşırtıcı değil mi? O bunları söylerken benim halimi düşünün bir de. Çenem resmen yere değecekti. Bir de Athena bana minicikte olsa gülümseyince acaba rüya mı görüyorum diye kendimi cimcikledim.
Neyse, artık gerçekten de sadede geleyim.
Dün gece bekarlığa veda partimde sağdıcım Jason sırf gerginliğim azalsın diye Romalıların kuralları çiğnememek kuralından -Piper'a içki içmeyeceğiz diye söz veriştikte- büyük bir taviz verip bütün gece bize içki içirmiş ve kendisi de içmişti.
Bu yüzden düğüne 6 saat kala Leo, Connor, Travis, Frank, Jason ve ben uyandığımızda hepimiz akşamdan kalmış vaziyetteydik.(Normalde on saat öncesinden hazır olmamız lazımmış.)
Artık bir tanrı ya da tanrıça bizi kutsamış mıydı emin değilim ama yaklaşık 15 dakikada hepimiz duş almış, giyinmiş ve pis kokan nefesimiz nane kokar vaziyette kapıdan çıkıyorduk.
Oturduğum apartmanın otoparkına koşarak indik. Arabaya vardığımızda olduğumuz yerde kalakaldık.çünkü arabamın çevresini 20 drakon sarmıştı. Ve arabam fena halde kirliydi.
''Anlaşılan biraz geç kalacağız.''dedi Jason.Kesinlikle aptallık etmiştik.Bu kadar melez bir arada kalırsa olacağı buydu.Tamam,benim yanımda Dalgakıran vardı.Fakat diğerleri?Heralde kendim dahil altı melezi koruyacak halim yoktu.
''Eve dönmeliyiz.''dedim.
''Nasıl?''diye sordu Leo.Cidden bunu ben de düşünmemiştim.Aslında anında 'KOŞUN' desem içeri girsek nasıl olurdu?Apartmandaki hasar da...en fazla ilk üç katı yok olurdu.Yani pek sorun sayılmazdı.
"Silahlara ihtiyacımız var.Eve girmek zorundayız.''dedi Connor.Travis de haklı diye başını salladı.
''Bİr fikrim var.Frank...ee dostum.Şey...''Frank ofladı.Bundan nefret ediyordu.
''Tamam,tabi.O sırada siz de içeri girersiniz.''Cebimden Dalgakıran'ı çıkarıp kılıç haline getirdim.
''Benim silahım var.''Frank başını salladı.Bundan sonrası bakmayı gerçekten hiç istemiyordum.Gözlerimi kapattım.Belki bir kaç saniye geçmemişti ki bir kükreme sesiyle irkildim.Gözlerimi açtığımda karşımda iki metre uzunluğunda bir ejderha vardı.
''Galiba bana gerek kalmayacak.''
Frank, hızla ilk drakona saldırdı.Drakon Frank'in hızlı darbeleriyle toza dönüştü.Az önce fark etmemiştim(Nasıl fark etmediysem?)bütün drakonlar birbirinin aynısıydı.İnsan uzaktan baksa astimatı olduğunu sanırdı ki biz yarı-insandık.Bu yüzden biraz da olsa böyle düşünüp rahatlamaya hakkımız vardı.Heralde boş boş durmayacaktım.Zaten Annabeth dün gece içip uyuyakaldığımız için beni öldürecekti,bir de nikaha yetişemedim diye öldürsün istemiyordum.Hem bir melez iki defa ölemezdi ya?Hemen drakonlardan birine saldırdım.Evet,drakonlar güçlüydü.Fakat çok yavaştılar.Bir darbe aldıktan sonra dakikalarca hamle yapamıyorlardı.Bu bizim için iyiydi,en azından geriye kalan 18 tane drakon bize saldırmayana kadar.Ne yazık ki drakonlar birliği üstümüze yürümeyi akıl etti.Frank artık beni korumaktan drakonlara saldıramıyordu.Yardım lazımdı,nerede kalmıştı bunlar?Kafamın üstünden hızlı bir ok geçip drakonun kafasına saplandı.Drakon acıyla böğürdü.Gidip Dalgakıran'ı tam karnına soktum.Canavar yok oldu.
''Çok geç kalmamışızdır umarım.''dedi yanımdan gelen ses.Bu ses Jason'a aitti.Gülümseyip drakona saldırdı.Ben de arkasından diğer drakona.
Artık sokağımız tam bir savaş alanına dönmüştü.Leo hareketlerini kısıtlamak için etraflarını ateşle çevirmişti.
Connor ve Trovis kardeşler durmadan ok atıyordu.Ben ve Jason durmadan drakonları kılıçlarımızla biçiyorduk.Fakat Jason ile birlikte bir drakonu ancak yirmi kılıç darbesiyle öldürebildiğimiz için bu iş hiç de kolay olmuyordu.Kaç tane kalmıştı?Daha fazla dayanmamız mümkün değildi.
''Altı tane kaldı.Durmayın!''diye bağırdı Connor.Şu anda haklı olup olmadığını anlamak için drakonları sayacak vaktim yoktu.Ter su içinde kalmış vaziyette drakonlardan birine saldırdım.Drakondan fırsat bulup karnına kılıcı batırabilirsek drakon hemencecik toz oluyordu.Fakat drakonlar bunu biliyormuş gibi sürekli karınlarını elleriyle kapatıyorlardı.Olsun,artık altıya altıydık.
''Son drakon!'' diye bağırdı Trovis.Artık ok atmayı bırakmışlardı.Frank de eski haline dönmüştü.Demek ki son drakon benle Jason'a kalmıştı.
''Son bir darbe.Ne dersin dostum?''diye sordu Jason.
''Harika derim.''Jason havalandı.Drakona yukardan vuracaktı.Drakon dikkatini ona vermişken ben de karnına kılıcımı batıracaktım.Bunu nasıl mı anlamıştım?Jason'un gözlerinden.Onunla o kadar çok göreve gitmiştik ki artık birbirimizin beynini okuyorduk.
Jason kılıcını canavarın ensesine saplamaya çalıştı.Fakat canavar da artık bizim tekniklerimizi anlamıştı.Jason hemen geri çekildi.İşte benim fırsatım.Hızla canavara doğru koşmaya başladım.Canavar daha ne olduğunu anlayamadan toza dönüştü.
''İyi işti dostum.''dedi Jason yere inerken.
''Acele etsek iyi...Kahretsin!Arabam.''Arabam kullanılmaz bir haldeydi.Annabeth bizi bekliyordu.Ve biz geç kalmıştık.Athena bu defa beni asla affetmeyecekti.
Size başka bir öneride daha bulunayım.Eğer ille de bir kızla evlenecekseniz mümkün ise annesi ölmüş,ya da sizden oldukça uzakta bir yerde yaşıyor olsun.Tabi burada bir istisna var.Eğer evlendiğiniz kız bir melezse,ve annesi de bir tanrıçaysa diğer önerimdeki gibi hemen ondan ayrılın.Ayrılmazsanız bilesiniz ki eşinizle en fazla bir dakika evli kalabilirsiniz.
''Bir taksi çağırsak?''diye sordu Frank.Eski haline dönmesine sevinmiştim.Onu uzun süredir tanısam da onun bu hayvanlara dönüşme olayına alışabilmiş değilim.
''Evet,zaten başka çaremiz de yok.Artık ne yapalım,orada tekrar duşa gireceğiz.''dedim.Melezler hüzünle başlarını salladı.
On beş dakika sonra taksi sokağa girdi.Altı kişi bir taksiye binecektik.Frank öne geçti.Zaten Frank arkada iki kişilik yeri kaplıyordu.Oysa bizim arkada beş kişi oturmamız gerekiyordu.Zar zor otobüse bindik.Yazık Leo en köşede Connor'un altında eziliyordu.Connor da Trovis'in altında.En rahat Jason ile bendim.Zaten Jason şöförün görmeyeceği bir şekilde hafif havada oturuyordu.Bana da kocaman bir koltuk kalmış oluyordu.
Sonunda düğünün gerçekleşeceği restoranta geldik.Restoran deniz kenarında bulunuyordu.Restorantın bir köşesinde kocaman bir Gelin Sarayı bulunuyordu.Annabeth,Piper,Hazel,Afrodit ve Athena sabahın sekizinde buraya gelmişlerdi.Normalde biz saat on gibi burada olacaktık,tabi drakonlar bize saldırmasaydı.Şu anda ise saat on ikiyi geçiyordu.Yani kesinlikle biz bitmiştik.Athena kollarını göğsünde kavuşturup karşımıza geçecek ve ''Percy Jackson,neredesin sen?''diyecekti.Zaten düğünün deniz kenarında yapılmasına sinir olmuştu.Şimdi bütün sinirini bizden çıkaracaktı.Hızlı adımlara Düğün Sarayı'na doğru koşmaya başladık.
Saray tam Athena tarzıydı.Beyaz fayanslardan yapılmış bina,altın süslemelerle kaplanmıştı(insanlar bunları altın suyuna batırılmış sanıyordu).Merdivenlerden yukarı çıktık.
Tam beklediğim gibiydi.Athena bizi kapıda karşıladı.Dudağını büzmüş gözlerini bana dikmişti.Üstümün nasıl gözüktüğune deyin hiçbir fikrim yoktu.Fakat hiç iyi gözükmediğindem emindim.
''Percy Jackson,bu kabul edilemez.''Drakonlarla savaşırken bile bu kadar ter dökmemiştim.Athena öyle buz gibi bakıyordu ki ister istemez titredim.
''Gel benimle.''Arkadaşlarıma bekleyin deyip Athena'yı izledim.Athena beni gelin odasına getirmişti.Annabeth...Muhteşem gözüküyordu.Sarı saçlarını dağınık topuz yaptırmıştı.Saçının üstüne inciler yerleştirilmişti.Duvak neredeyse önüme kadar geliyordu.Gelinliğinin üstü de saçındaki incilerle süslenmişti.Gelinliğin v dekoltesi hafif yapılmıştı.Annabeth'in yüzünde ise muhteşem bir makyaj vardı.Beni görünce koşarak bana sarıldı.
''Neredesin sen Percy?Saat kaç haberin var mı?''diye sordu endişeyle
''Özür dilerim Annabeth.Ufak bir sorun çıktı da.''Kafasını kaldırıp bana baktı.
''Ufak bir sorun mu?''
''Boşver.Hem bak,ben buradayım.''Gülümsedi.
''Ve doğru alt kattaki kuaföre gidiyorsun.''dedi Athena.Bu kadın asla bizi rahat bırakmayacaktı.Artık bundan emindim.Ağır adımlarla arkadaşlarımın yanına döndüm.
''Eğer hemen kuaföre gitmezsek Athena ızgarası olacağız.''dedim.Gülüşüp kuaförün yolunu tuttuk.

Share:

Related Posts:

0 yorum:

Yorum Gönder