Yazım Tarihi: 09. 07. 14
- - -
''Boğulmama izin vermeyeceğine söz vermiştin.''
Percabeth
- - -
Dakikalardır havada bekliyorlardı. Romalılar ne inin demişlerdi, ne de gidin. Annabeth bunda bir iş olduğunun farkındaydı. Ama ellerinden hiçbir şey gelmiyordu. Öylece bekliyorlardı.
Annabeth kendini bir tür mahkum gibi hissetti. Hakkında verilecek kararı bekleyen bir mahkum gibi.
''Neyi bekliyoruz?'' diye sordu Leo tedirgin bir sesle.''Karar vermeleri niye bu kadar uzun sürdü?''
''Bilmiyorum.'' dedi Annabeth.''Ama tek yaptıklarının karar vermek olduğunu da sanmıyorum. Daha çok bir şey planlıyor gibi.''
''Bir şeyler yapmamız gerekmez mi?'' diye sordu Piper.''Böylece ulu orta yerde durmak iyi bir karar mı?''
Annabeth omuz silkti. Ne yapabilirlerdi ki? Annabeth'in aklına başka bir fikir gelmiyordu. Beklemek dışında...
''Percy'yi gördün mü?'' diye sordu Piper fısıltıyla. Annabeth kalbine bir kazık saplanmış gibi hissederken Piper'a baktı ve başını iki yana salladı. Percy'yi hala görmemişti.
Aklına kötü şeyler gelmeye başlamıştı. Ya başına kötü bir şey geldiyse? Ya yaralıysa, ya ölmüşse?
Annabeth bunları düşünmemeye çalıştı. Şu anda dikkatini Roma kampına vermeliydi. Herhangi bir şeye hazır olmalıydılar.
Annabeth gözlerini Roma kampında gezdirirdi. Gözleri o noktayı bulduğunda gözleri büyüdü. ''Gemiyi batıracaklar.''
Herkes Annabeth'in sözü üzerine afalladı.
''Ne?'' diye sordu Jason.''Emin misin?''
''Görmüyor musunuz mancınıkları? Onları bir türlü eğitim için sanmıştım ama değiller. Şu anda eğitime devam ettiklerini sanmıyorum.'' Jason Annabeth'in gösterdiği yere baktığında yüzündeki kan çekildi. Korkuyla Leo'ya döndüğünde Leo güldü.
''Öylece gemimizi batıramazlar, tamam mı? Bu bebeğe çok emek verdim ben!'' Ayağa kalkıp Festus'un yanına koşmuştu ki Annabeth'in haklı olduğu ortaya çıktı. Topları mancınıklara diziyorlardı.
''Herkes geminin kıç güvertesine gitsin!'' dedi Annabeth.''Topun oraya ulaşması zor olur.''
Leo'nun gemiyi harekete geçirmesine ramak kala mancınıktan fırlayan topun sesi duyuldu. Melezlerin tek yapabildikleri kendilerini geriye atmak olmuştu.
Geminin önünde açılan koca bir yarıkla beraber gemide bütün denge bozuldu. Henüz irtifa kaybetmeye başlamamışlardı ama Annabeth çok yakında bunun da olacağını biliyordu. 2. Argo ne kadar güçlü olursa olsun, suya düştüğünde ona ve arkadaşlarına mezar olacaktı.
Çaresizlikle gözlerini Roma topraklarında gezdirdi. Neredesin Percy? Nerede?
Ama Percy orada değildi. Yoktu. Annabeth başını iki yana sallarken Leo gemiden bir top ateşledi. Top mancınıklardan birini dağıttı. Fakat Annabeth orada en az dört tane daha mancınık olduğuna emindi.
Leo hepsini patlatana kadar 2. Argo çoktan suyla buluşmuş olurdu.
''Jason, rüzgarla topların gemiye gelmesini engelleyebilir misin?'' diye sordu Annabeth. Jason ona deliymiş gibi baktı önce, fakat sonra sindiği köşeden kalktı ve gözlerini kapatıp mırıldandı. Babasına dua ediyor olmalıydı.
Baba, senin adına sahip kampı yok etmeme yardım et lütfen.
İşe yaramayacaktı. Annabeth iki topun 2.Argo'ya yaklaştığında yapabilecekleri tek şeyin atlamak olduğunu düşündü. Atlamazlarsa gemiyle beraber suya gömüleceklerdi ki bu sefer kurtuluş şansları sıfır bile değildi.
''Atlamak zorundayız!'' diye bağırdı Annabeth.''Gemiyle birlikte batarsak asla kurtulamayız. Acele edin, başka çaremiz yok.''
''Hayır!'' diye bağırdı Leo.''2.Argo'yu bırakmam!''
''Suya atlayamam Annabeth.'' dedi Jason, korktuğu gerçekten belliydi. O sırada toplardan birisi ön güverteye isabet etti, diğeri ıskalayıp geçti. Ucuz atlatmışlardı ama Annabeth gemiyi asla uçuramayacaklarını biliyordu.
''Jason, Piper'ı al ve uç. Leo'yu da alabilir misin?''
''Denerim, ama sen-''
''Percy burada.'' dedi Annabeth.''Boğulmama izin vermez.''
Jason endişeyle ona baktığında Annabeth kendinden emin gözükmeye çalıştı. Biliyordu, Percy onun boğulmasına izin vermezdi.
Konuşurken yeni bir topun geldiğini fark edememişlerdi bile. Yeni gelen top gemiye çarptığında gemi adeta yan yattı. Jason zar zor Piper'ı tutup havalanmıştı ama Leo ona çok uzaktı. Annabeth Leo'ya ulaşıp onu Jason'a iteklemek istedi fakat bir anda kendini boşlukta buldu.
Ölecekti. Metrelerce yüksekten suya çakılacaktı. Annabeth çok yüksekten suya düştüğünde mermere çakılmış gibi olduğunu biliyordu. Gözlerini kapatıp nefes almaya çalıştı. Ama bu son sürat yere doğru düşerken pek de mümkün olmuyordu.
Suyla buluştuğunda canının yanmasını bekledi. Bütün organlarının ezilip parçalara ayrılacağını. Ama öyle bir şey hissetmedi. Şok yüzünden olmalı, diye düşündü Annabeth. Suyun soğukluğu, metrelerce aşağı düşmenin şoku.
Annabeth suyun dibine batarken şokun etkisinden kurtularak kendine gelmeye çalıştı. Ama bu pek mümkün değildi. Su yuttuğu anda saniyeler içinde ölebileceğini biliyordu.
Annabeth boğularak ölmenin en acı verici ölüm olduğunu duymuştu. Gerçekten de öyle miydi?
Akciğerlerindeki yanmayı hissedebiliyordu. Nefes almaya, havaya ihtiyacı vardı. Ama su yüzeyi metrelerce ötedeydi. Annabeth metrelerce ötede bez bebek gibi yatan birini gördü. Bu Leo'ydu. Birisi Leo'yu tutup yukarı çekti ve Leo gözden kayboldu.
En azından onlar kurtuldular, diye düşündü Annabeth.
O sırada artık akciğerleri dayanamadı ve tuttuğu nefesini bıraktı. Bununle beraber su yuttuğunda akciğerlerindeki yanma dehşet bir hal almıştı. Şimdi gözleri yanıyordu, bedeni buz kesmişti.
Boğulmama izin vermeyeceğine söz vermiştin, diye düşündü Annabeth. Sözünü tutmadın.
Akciğerlerine hava gitsin diye çırpındı, yukarı çıkıp bir nefe alabilmek için. Ama bedenindeki bütün güç çekilmiş gibiydi. Gözleri kararmadan önce suyun içinde süzüldüğünü fark etti. Bedeni birazdan su yüzeyine çıkacak, bez bebek gibi duracaktı.
Ah be Percy, diye düşündü. Bir kerecik yüzünü görebilseydim.
Ve gözleri kararırken artık ölmek üzere olduğunu fark etti. Bundan sonrası simsiyah olacaktı. Karanlık...
Ama bir şey onu sıkıca kavrayıverdi. Bir su canavarı mı? Annabeth bir saniye sonra akciğerlerine dolan suyun ağzından dışarı fışkırdığını fark etti. Gözleri halsiz bir şekilde açılırken karşısında o an görmeyi en çok istediği kişi vardı. Percy, Yosun Kafa'sı.
Annabeth titrerken Percy onu boynuna yatırdı. Her şeye rağmen Annabeth onu gördüğüne çok mutluydu. Az önce biraz daha dursaydı bütün organlarının patlayacağını ve kendini 'Kısa Yoldan Ölüm' sırasında bulacağını düşündüğünde irkildi.
''Geç kaldığım için özür dilerim, Annabeth.'' diye fısıldadı Percy.''Ama asla boğulmana izin vermem.''
Annabeth ağzını açıp cevaplamak istedi. Fakat sadece hafifçe gülümseyebilmişti. Konuşacak hali yoktu.
Biliyorum, dedi kendi kendine. biliyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder