Hoş geldiniz!

Bir kalbi sevindirmek, bu dünyaya bırakabilecek en güzel hediyedir.

18 Kasım 2016 Cuma

, ,

Endişe


- - -
Yazım Tarihi: 30. 08. 14
---
Endişeleriydi, Piper'ı gecenin bir yarısı dışarı çıkartan. 
Jason/Piper 
- - - 
Ya beni bırakırsa? Ya Reyna'yı görünce düşünceleri değişirse? Ya bizi kampa almazlarsa? Geri mi döneceğiz? 
Genç kız sabahtan beri aynı şeyleri düşünüyordu. Bugün kamptaki son günleriydi, yarın sabah 2.Argo'yla havalanacaklar, San Francisco'daki Jüpiter Kampı'na, Jason'ın Melez Kampı'ndan önceki evine gideceklerdi. 
Romalılar hakkında en ufak bir fikri yoktu. Diğerleri de şüphesiz aynı durumdaydı, ama Piper'ın onlardan farklı endişeleri de vardı. Jason'la ilgili endişeler. Onların erkek arkadaşlarını kaybetmek gibi bir endişeleri yoktu tabi ki.
Piper ona daha yeni kavuşmuştu zaten. Onca yaşanan kötü şeyden sonra Jason'ı kaybetmeyi kaldıramazdı. Farkında olmadan her gün daha da çok tutulmuştu o Jüpiter'in oğluna. Farkında olmadan kalbini ona vermişti...
O kısa kesilmiş, düzgün sarı saçları, gökyüzüyle aynı mavilikteki gözleri... Gözlerinde bir hüzün vardı, tıpkı Piper'ın babasında da olduğu gibi. Piper bazen onu nasıl mutlu edeceğini şaşırıyordu. Özellikle de konu eski kampı olduğunda Jason çok tedirgindi. Evine döneceği için mutlu olduğu her halinde belliydi tabi ki. Fakat anlattığı kadarıyla Romalılar pek de cana yakın bir toplum değildi. 
Piper bakışlarını yattığı ranzanın tavanına çevirmiş, erkek arkadaşını düşlüyordu. O birçok kızın gözlerini alamayacağı kadar yakışıklıydı. Şüphesiz Piper'ın gördüğü en güçlü melezdi, ve sırf babası Zeus olduğu için de değil, öyle asildi ki Piper bir canavar olsaydı, onun karşısına çıkmak istemeyeceğinden emindi. 
Uzun boylu ve kaslıydı. Piper onun ne kadar güçlü olduğunu geçen kış maceralarından oldukça net hatırlayabiliyordu. Şimşekler çaktırışı, krallara, kötü canavarlara karşı onları koruyuşu... Piper onun yanında güvende hissediyordu. Başına dünyanın en kötü şeyi gelse de Jason onu kurtarır, başına bir şey gelmez diye düşünüyordu. 
Mesela metrelerce yüksekten düşse, Jason rahatlıkta onu tutar, kollarına alırdı. Piper bunu düşününce yüzüne bir gülümseme yayıldı. Onu ilk defa, Grand kanyonda yakaladığı zamanı hatırladı. Jason hem o kadar yakınındaydı, hem de bir yabancı kadar uzaktı. Piper o boş bakışları asla unutamazdı. Gözlerindeki kederi ise hiç.
Onu orada kaybettiğinde acıyı en saf haliyle hissetmişti kalbinde. Piper aynı şeyi tekrardan yaşamak istemiyordu, ama nasıl engelleyebileceğini de bilemiyordu.
Jason evine döndüğünde, Reyna'yı gördüğünde hisleri değişebilirdi. Çok uzun zaman olmuştu. Ona karşı eskiden hissettiği basit şeyler, bir anda tutkuya dönüşebilir, onun için birçok şey ifade eder bir hale gelebilirdi.
Piper yattığı yerden doğruldu. Bu saatte dışarı çıkmak çok tehlikeliydi. Harpya'ların onu yemek için oldukça istekli olacağından adı gibi emindi. Ama çok uzun durmayacaktı zaten. Biraz hava almaya ihtiyacı vardı. 
Hızla kıyafetlerini değiştirip hırkasını üstüne geçirdi. O sırada karşı ranzada uyuyan kardeşi Lucy açtı gözlerini. Kaşları çatılırken yavaşça doğruldu yattığı yataktan.
''Piper?'' dedi kısık sesle.''Nereye gidiyorsun?''
Piper sıkıntıyla iç çekti.''Biraz hava almalıyım, Lucy.''
Lucy itiraz edecek gibi oldu fakat bir şey demedi. Piper'ın kaç gündür aklını kurcalayan soruların sadece birkaç tanesini biliyordu Lucy. Yine de canının ne kadar sıkıldığını görebiliyordu. Bu yüzden başıyla onu onaylayıp örtüyü üstüne çekti ve gözlerini kapattı.
Piper ayakkabılarını da ayağına geçirip yattığı yataktan doğrulduğunda etrafına göz attı. Eğer bir Harpya'ya denk gelirse ne olur ne olmaz diye yanına hançeri, Katopris'i de almıştı. Hançerini kılıfından çıkartıp ışığını takip ederek kulübede yolunu bulmaya çalıştı. Sonunda kapıya vardığında yavaşça kapıyı açtı ve kendini dışarı attı. 
Hırkayı giymekte iyi yapmıştı. Melez Kampı gündüzleri cayır cayır yansa da geceleri serindi. Rüzgar saçlarındaki örükleri savuştururken Piper hırkasına daha da sıkıca sarındı. Hançerini sıkıca tutarken kulübenin kenarına oturdu. Etrafta bir Harpya falan yoktu. Kulübelerin oraya girilmesine izin verilmiyordu belki de. Piper emin olamadı.
Derin bir nefes alıp etrafı seyretti. Etrafta kimsecikler yokken kulübeler daha bir net gözüküyordu. Başını sağ tarafa çevirdi. Diğer tanrıçaların birbirinden asil kulübeleri Hera'nın kulübesiyle son buluyordu. Piper ne o tanrıçayla ilgili ne de kulübesiyle ilgili iyi anılara sahip değildi.
Hera'nın kulübesinin yanındaki, en heybetli kulübeye takıldı gözleri. Zeus'un kulübesine. Jason orada kalıyordu işte. 
Piper'ın içinde oraya gitmek için dayanılmaz bir istek oluştu. Harpyalara takılmadan oraya ulaşsa bile Jason'ı uyandırmak için ne kadar gürültü yapması gerekirdi? Jason'ın uykusu derin olmasa da harpyaların sesleri ne kadar iyi duyup duymadığını bilmiyordu.
Umarım çabuk uyanırsın Jason, diye düşündü Piper. Ardından koşmaya başladı. Çalılara ya da ses çıkaracak şeylere basmamaya özen gösterse de harpyaları oraya toplamaya yetecek kadar ses çıkarttığına emindi. Sonunda Zeus kulübesine vardığında nefes nefese kalmıştı. Kapıya birkaç kere tıklattığında uzaktan gelen sesleri duydu.
''Bir melez mi?'' dedi tıslamaya benzer bir ses.''Evet! Yiyecek! Yaşasın-yiyecek!''
Kapıyı hızla tekrar tıklattığında saçları birbirine girmiş, ama yakışıklılığından zerre bir şey kaybetmemiş bir Jason ile karşılaştı. Jason kaşlarını çatıp bir şey söylemeye kalkıştı fakat Piper hızla onu içeri itip arkasından kapıyı kapattı.
''Ha-harpyalar.'' dedi Piper nefes nefese.''Haber vermeden geldiğim için özür dilerim.''
Jason gözlerini kısıp bir elini saçlarına götürdü. Saçlarını ağır ağır düzeltirken Piper nefesi kesilmiş bir şekilde seyrediyordu onu. Gözleri şişmişti, üstünde koyu mavi bir tişört, altında da gri bir eşofman vardı. 
Piper bazen-tıpkı o an gibi- Jason'ın yakışıklılığına gerçekten inanamıyordu. Bir insan nasıl bu kadar muhteşem olabilirdi ki?
O bir insan değil, diye hatırlattı iç sesi. 
Piper iç sesini onayladı. Jason bir insan olamayacak kadar mükemmeldi.
''Şey, Pipes.'' dedi boğuk bir sesle.''Bir sorun mu var?''
Piper donakaldı. Buraya gelirken ne diyeceğini ya da ne için geldiğini hiç düşünmemişti. Ne cevap verecekti? Hiç mi? Hiç, sadece seni özledim, mi? 
Gecenin bir yarısı ölümü göze almak için fazla basit bir sebepti sanki.
''Şey,'' diye başladı Piper elini onun gibi saçlarına götürürken.''Ben...ee, bilirsin, yarın için gerginim.''
Piper kendine şaşırdı. Büyükonuş gücü olan bir Afrodit kızı olarak hem kekelemiş, hem de saçmalamıştı. Kendine bir aferin verirken Jason'ın tepkisini bekledi.
Jason önce hiçbir şey yapmadı. Ne bir şey söyledi, ne de yaptı. Sonra dudaklarında hafif bir seğirme oluştu. Piper onun hafifçe gülümsediğini görünce rahatladığını hissetti. Jason yavaşça yanına gelip kollarını onun beline doladı.
Tanrılarım, birazdan ölebilirim, diye düşündü Piper. O an kalbi deli gibi atıyordu. Jason bir eliyle onun saçını okşadı.
''Bir sorun çıkmayacak, Pipes.'' dedi yumuşak bir sesle. Ardından geri çekilip mavi gözlerini Piper'ın gözleriyle birleştirdi .''Hem yanımızda sen varsın. Sen varken bize kimsenin kötü bir şey yapabileceğini sanmıyorum.''
Piper bunun üzerine gülümsedi. Piper çoğu zaman bir Afrodit melezi olduğu için kendini işe yaramaz hissederdi.  Jason'ın ona güvenmesi hoşuna gitmişti. 
Piper harpyalardan kaçmak, Jason'a derdini anlatmak derken asıl kaygısını unutmuştu. Yüzündeki gülümseme solarken bakışlarını Jason'ın mavi gözlerine çevirdi. 
''Ben,'' dedi titrek bir sesle. Söze gerçekten nereden başlayacağını bilemiyordu.''E-eğer...Yani evinde kalmak istersen, biliyorsun orada bü-''
''Orası benim evim.'' diye itiraf etti Jason. Piper başından aşağı kaynar suların döküldüğünü hissetti. 
Biliyordum, diye düşündü. Orası Jason'ın evi. Tabi ki orayı bırakmak istemeyecek. Hem orada Reyna var, arkadaşları, daha bir-
Jason'ın Piper'ın dudaklarına yumuşak bir öpücük bırakmasıyla Piper düşüncelerinden sıyrılmak zorunda kaldı. Önce şaşkınlıktan ne tepki vereceğini şaşırdı, fakat hemen sonra kollarını Jason'ın boynuna doladı. Jason'ın dudakları yumuşacıktı. 
Jason geri çekilip onun yüzüne baktı. Bakışlarında şefkat vardı. Piper'ın bütün gerginliğini alan türde bir şefkat.
''Sensiz hiçbir yere gitmem, Pipes.'' dedi fısıltıya benzer bir sesle.''Benimle kalırsan evimde zaman geçirmek isterim. Ama unutma, burası da benim evim.''
Piper kollarını sevgilisinin boynuna doladı. Gözlerini kapatıp onun kokusunu içine çekerken gülümsedi. ''Tanrılarım, seni çok seviyorum.''
Jason geri çekilip Piper'ın yüzüne baktı. Yüzünde muzip bir ifade vardı.''Beni mi seviyorsun, yoksa tanrıları mı?'' 
Piper kıkırdarken gözlerini devirdi.''Tabi ki seni seviyorum Jason Grace, senin yerine Hera'yı sevecek değildim herhalde.''
Jason yüzünü buruşturdu önce, sonra o da hafifçe güldü. Piper ona gülmenin ne kadar çok yakıştığını tekrardan fark ediyordu; güldüğünde dudağının kenarındaki minik yara izi daha da belli oluyor, yüzünde muzip bir ifade oluşuyordu. 
''Artık kulübene dönsen iyi olacak.'' dedi Jason derin bir nefes alıp geri çekilirken.''Yakalanmak istemeyiz.''
''Ta-tabi.'' dedi Piper elindeki hançeri hala bırakmadığını fark ederken. Kaşlarını çatarak hançeri kılıfına sokup beline asmayı hedeflemişti fakat Jason'ın eli onu durdurdu. 
''Bence onu hazırda tutsan iyi olur.'' dedi endişeli bir sesle.''Seni kulübene kadar bırakmamı ister misin?''
Aslında Piper bunu seve seve kabul ederdi. Jason'ın böyle ince düşünmesi hoşuna da gitmişti, fakat kabul edemezdi. Piper Jason'ın onu basit ve zayıf görmesini istemiyordu.
''Yok, kendim gidebilirim.'' dedi Piper.
''Emin misin?'' diye sordu Jason.''Tehlikeli olabilir. Biliyorsun, harpyalar-''
''Senin kokunu daha çabuk alırlar.'' dedi Piper hafifçe gülümseyerek.''Hem unuttun mu, ben tehlikeli bir kızım.''
Jason hafifçe gülümserken Piper camdan dışarıya göz attı. Bir harpya belirtisi yoktu. Son kez Jason'a bakıp hızla dışarı çıktı ve arkasına bakmadan koşmaya başladı. Sonunda Afrodit kulübesine vardığında yine soluk soluğa kalmıştı. Yavaşça kapıyı açıp içeri girdiğinde derin bir nefes aldı.
Başarmıştı. Harpylara yem olmadan geri dönmüştü.
Piper kesinlikle tehlikeli bir kızdı.
Ağır adımlarla yatağına oturup üstündekileri çıkarttı. Pijamalarını üstüne geçirip kıyafetlerini sandığa tıkıştırdıktan sonra yorganı üstüne çekip gözlerini kapattı.
''Sanırım sorun halledilmiş.''
Piper Lucy'nin sesiyle gözlerini açtığında, küçük kızın hınzırca gülümsediğini fark etti. O da istemsizce gülümsedi.
''Uyu.'' dedi dudaklarıyla, gözlerini kapatmadan hemen önce. Lucy onun dediğini başıyla onaylayarak ona arkasını dönüp uykuya daldı.
Piper de derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Her şey iyi olacaktı. Jason onu bırakmayacağını söylemişti. Endişelenmesine gerek yoktu. Uyku bütün bedenini ele geçirirken Piper'ın aklında bunlar vardı.

Share:

0 yorum:

Yorum Gönder