Hoş geldiniz!

Bir kalbi sevindirmek, bu dünyaya bırakabilecek en güzel hediyedir.

22 Ekim 2016 Cumartesi

, , ,

Ayrılık Vakti

Ayrılık Vakti


ÖZET: Sevdiğin için her şeyi yapmalısın. Seni bırakıp gitse de. O öldü, fakat sen ölmedin. Onun için her şeyi göze alabilir misin? Elbette.
DERECE: Yeşil
KATEGORI: Hayran Kurgu > Kitap > Percy Jackson & Olimposlular
KARAKTERLER: Hiçbiri
TÜR: Hiçbiri
UYARILAR: Argo
KOLEKSIYON
HIKAYE DIZISI: Sen öl, ve sen de öl, herkes ölsün!
BÖLÜM: 1 | BITMIŞ: Evet | SÖZCÜK: 1489 | OKUNMA: 1300
YAYINLANMA: 30.04.13 | GÜNCELLEME: 06.05.13

"Herşey bitti."dedi Annabeth gözleri yaşlı.Yüzüne baktım.Gözlerindeki o parıltıyı aradım.Her zaman Yosun Kafa'sı için parlayan gözlerini.Fakat o parlayan gözler de susmuştu artık.Dudakları morarmış,yüzü bembeyaz olmuştu.Kolundaki yarası yüzünden çok kan kaybetmişti.Nereden geldiği bilinmez bir hançer kolunu yarıp geçmişti.Tıpkı Titan Savaşı'ndaki gibi.Ve yine o feri sönmüz gözleri.
"Hiçbir şey bitmedi Annabeth,biz birlikteyiz.Unuttun mu?"gülümsedim."Bi muhteşem bir takımız.Herşeyin üstesinden gelebiliriz."Annabeth de zar zor gülümsemişti.
"Öleceğimi sanmıştım."dedi Annabeth.yanağından öptüm.
"Peki,seni o kadar kolay kaybedebileceğimi mi sanmıştın?"Annabeth öksüre öksüre güldü.
"Çok korkmuştum.Sen olmasaydın belki çoktan ölecektim.Yorgundum,canım yanıyordu.Sense beni bırakmadın.Sö-sözünü tuttun."dedi Annabeth.
"Seni nasıl bırakabilirdim ki?Sensiz bir hayatta yaşamaktansa seninle beraber ölmeyi tercih ederim."
"Hayır Percy,hayır.Yaşamalısın.Yaşamalısın ki benim de ruhum yaşasın.Çünkü benim ruhum sadece sen yaşarken gerçekten yaşıyor."dedi Annabeth.
"İnan bana Annabeth.Sensiz bir dünyada yaşayamam.Asla,bunu yapamam."diye direttim.
"Percy,bu hayat acımasız.Tıpkı dünya gibi.Bizler melezleriz.En büyük amacımız hayatta kalmak.Sadece hayatta kalıp başarılı olanların başkalarını düşünmeye hakkı var.Ve sen,öncelikle kendini korumalısın.Beni değil."dedi Annabeth.Gülümsedim.
"Yine de benim her zaman önceliğim sensin."dedim.
"Seni seviyorum."dedi Annabeth.Kafamı kaldırdım.
"Neden şimdi söylüyorsun?"diye sordum.
"Çünkü vaktimiz azalıyor Percy.Bunları bilmen gerek.Lütfen beni dinle."dedi Annabeth.Susup dinledim.
"Ayrılık vaktimiz yaklaşıyor Percy.Bana sö vermelisin.Ben yollen de hayat senin için sürmeli.Luke gibi kendini kaybetmemelisin.Ben yokken zaferler kazanıp büyük kahramanlıklar yapmaya devam etmelisin.Ve...Ve gerekirse beni unutmalısın."dedi Annabeth yere bakarken.
"Ne?Seni asla unutmam?Bunu nasıl söylersin?!"diye çıkıştım.
"Ben öldüğümde bana beyaz bir kefen diktir.Üstünde maceralarımız olsun.Herşey..."
"Annabeth."
"Ve iyi birisi ol Percy.Elysum'da seni bekliyor olacağım."
"Annabeth,lütfen.."
"Söz ver bana!"dedi Annabeth.Onun sesini hiç bu kadar kararlı duymamıştım.İçim içimi yerken gözlerim susmayı bıraktı.
"Söz veriyorum,Annabeth,sana söz veriyorum."dedim.Yüzüne bir gülümseme kondu.
"Seni seviyorum Percy." kafamı öne eymiştim.Güldüm.
"Ben de seni." Annabeth'den ses gelmedi.Kafamı zorla kaldırdım.Korktuğum şey karşımdayo işte.O parıltının tamamen sönmesi.Gri gözlerin sonsuz karanlığa gömülmesi.Sarı saçların renksizleşmesi.Buharlaşıp uzaklara gitmesi...Kalkıp yanına gittim.
"Ben de seni çok seviyorum Annabeth.Biİ ölüm bile ayıramaz."Annabeth'i son kez öptüm,kokladım.
"Sana sözümü tutacağım Annabeth.Gaia'yı yok edip dünyayı kurtaracağım.Ve dünya tekrar güvende olduğunda senin yanlızlığına son vereceğim."Elimde Dalgakıran Tartarus'un derinliklerine daldım.Sonsuzluğa, ölüme...

- - - 

Ondan ayrı ilk gecem.Biz hiç birbirimizden bu kadar uzun süre ayrı kalmış mıydık?Elimde Ondan bana kalan son şeye baktım.Onun Melez Kampı kolyesi.Tamı tamına dokuz tane boncuğu vardı.Onun Kheiron'u benden hatta çoğu melezden daha uzun süredir tanıdığı bir kesindi.Kheiron da onu uzun süredir tanıyordu.Bir baba-kız gibi olmuşlardı.Şimdi gidip ona 'Annabeth çok uzaklara gitti.' desem nasıl bakardı o kahverengi gözleri?Ya Kıvırcık?Hüngür hüngür ağlardı.Ardıç da ondan eksik kalmazdı.Daha sonra Clarisse yine meydan okur bir ifadeyle ortaya gelir,Elini Kıvırcık'ın omzuna koyar,'Erkekler ağlamaz.Ağlamayı hemen kes.Yoksa kollarımın arasında kafanı sıkıştırırım ona göre!'der ve ortalığı sakinleştirirdi.Aslında Clarisse bu yönüyle çok muhteşemdi.Ortamı bu kadar dağıtıp,sakinleştirebilecek birini hiç görmemişdim.Gerçeği Clarisse'nin sesinin bile bu ortamı sakinleştirebileceğini pek sanmıyordum.Etrafıma baktım.Canavarlar resmen benden uzak yollara sapmaya çalışıyordu.İlk defa beni gördüklerinde toplu halde bana saldırmışlardı.Fakat ardından benim ölümüne savaştığımı gördüklerinde korkmuş,benden uzak yollardan ilerlemeye başlamışlardı.Kaç gün ya da kaç saattir buradayım bilemiyorum.Sanki bedenim çalışmayı unutmuş gibi.Ne acıkıyor,ne de susuyorum.Tek gıdam bu kolye.Bana güç veren tek şey...Tatarus'tan çıkmama az kalmış.Konuşan bir canavar söylemişti.İlk gecem demiştim.Çünkü diğer günlere göre bugün daha bir karanlık.Buraya alışmıştım.Bu ateşe,bu ışığa.En azından Annabeth'e yakındım.Bundan ötesi var mıydı?Şimdi ayrılmak bir garip olacaktı.Elysum'da ne yapıyordu acaba?Daedalos onu ziyaret etmiş miydi?Ya da Nico?Nico biri öldüğünde hisseder.Annabeth'in öldüğünü de hissetmiş miydi ki?Annabeth şimdi çok sıkılmıştır.Ona hediye olarak bir şeyler götüremez miydim?Neden bu kadar adaletsizlerdi?Hapishanelerde insanlar birbirlerini görebiliyorlardı.Peki biz neden göremiyorduk?Çok sorum vardı.İsyanım olduğu kadar.Bu Dünya ne zaman bu kadar acımasız olmuştu?Ne zaman bizlere eziyet eder,acı çektirir olmuştu?Biz insanlar Toprak Ana'yı çok severken o bizim için nasıl böyle planlar kurmuştu?
"Unutma Percy,onun adı Gaia."diye mırıldandım.Benim düşmanım olan Gaia.Gökyüzüne baktım.Normalde deniz olsa denize bakardım.Babamın krallığı denizde olduğu için.Fakat deniz bile buranın üstündeydi.
"Deniz hükmedilmeyi sevmezdi Baba.Neden Zeus'un sana hükmetmesine izin veriyorsun?Sen de üç büyüklerden değil misin?En önemlisi onun kardeşisin.Mutlaka seni dinleyecek.Dinlemeli.Eğer göklerin kralı ise dinlemeli."Önümdeki alevler sönüverdi.Sert bir rüzgar yüzümü yalayıp geçti.Gülümseyip ayağa kalktım.Daha çok yolum vardı.Annabeth'e olan sözümü tutabilmek için.Bütün tanrılara gerçekleri gösterebilmek için.Bu yüzden  acele etmeliydim.Kraliçe Çamur Surat'ı yerin dibine geri sokmalıydım.
Yürümeye başlayalı belki daha yarım saat olmuştu.Fakat dizlerimin bağı çözülüverdi.Yere düştüm.Hiç acı hissetmiyordum.Ayağa kalkmak için köşeye tutundum.Fakat elim alevlere deydi.Ayağa kalkarken elimi çektim.Elim is içinde kalmıştı.Fakat yanamamıştı.Poseidon çocuğu olmanın faydaları.Yürümeye devam ettim.Kimi zaman tökezliyor,kimi zamansa yeri boyluyordum.Fakat durmak diye bir komut yoktu benim için.Yürümeye,ölümüme yürümeye devam ettim.Ölmek...Basit bir kavram,değil mi?Kimi zaman tek bir kurşunla,kimi zaman da tek bir sözle.Hangisi daha ağır bir ölümdü?Hiçbiri.Cevabını yıllardır aradığım bir soruydu bu.Meğer bunu anlayabilmek için kaybetmek gerekmiş.İşte şimdi anlayabiliyorum,en büyük acının sevdiğini kaybetmek olduğunu.Senin üzerine titrediğin,ayrı kaldığında onu düşünmeden tek bir dakika geçirmediğini,ufacık bir şeyle kaybetmek.İşte en acısı buydu.Çünlü seni can ocağından,kalbinden vuruyordu.Onu kaybettiğin zaman anlıyorsun işte.Sevgi,somut bir kavram.O varken kalbine gizlenmiş bu güç,O yokken ortaya çıkmış bir acı oluveriyor.Etrafını bir gaz gibi sarıyor ve seni hiç bırakmıyor.Her onu düşündüğünde ise kalbine bir gülle gibi iniyordu.Her insan başına geldiğinde 'hayat devam etmeli.'saçmalığını farklı sözlerle anlatıp bizleri teselli etmeye çalışıyorlardı.Bu nasıl bir teselliydi?Bizim yüreğimizi paramparça edip yerlere saçmak,nasil bir teselli olabilirdi ki?
Artık benim de veda etmem gerekiyor.Bu bir kesin.Fakat olmuyor işte.Gidemiyorum Onun yanına.Sesleniyorum Ona.'Bırakma Beni!'diye.Duyamıyor işte.Bir zaman duyacak,değil mi?En azından bana bu kadarını borçlu.Önüme bakıyorum.İşte Elysum.Sonunda dipsiz kuyu son buluyor.Fakat bir dost beni karşılıyor.Sıyah saçlı,koyu tenli on iki yaşlarında bir çocuk.Yüzündeki ifade üzgün.Ses çıkaramıyor.Yavaşça bana doğru geliyor.Ben ise öylece duruyorum.Sonra aramızda bir metre kala duruyor.
"Percy."Hareket edemiyorum.Onunla yaşadığım her an,artık bana acı veriyor.Çocuğun gözlerine bakıyorum.Ve işte o ağlayan küçük çocuğu tanıyorum.
"Nico."diyiveriyorum.
"Ben...Çok üzgünüm Percy."Biliyor işte.Biliyor!Ne kadar üzgün olabilir ki?Benden fazla üzülebilir mi?
"Ba...Bana...şeyi...onu gösterebilir misin?"diye soruyorum.Nico'nun yüzü birazcık olsun gülüyor.Kafasını sallayıp yürümeye başlıyor.Ben de peşinden.Styks Nehri'nin oraya kadar geliyor.Ne yapmaya çalıştığını bilemiyorum.Fakat yanımda durup gülümsüyor.Gözlerini arkaya çeviriyor.Ben de arkama bakıyorum.koca bir hayalet ordu.Bana doğru geliyor.Yine mi kandırılmıştım?Yine mi bu çocuk beni kandırmıştı?Gözlerini bana çeviriyor.
"Tekrardan Percy,onlarla savaşabilir misin?"Bu çocuğu ilk yalanından öldürmem gerekirdi.
"Yapa-mam."Cık cık ediyor.
"Styks'a ne dersin?Tekrar yapılabilir mi?Unutma,ona bir sözün var."Dişlerimi sıkıyorum.Sözümü tutmam gerekiyordu,biliyorum.Fakat eskisi gibi beni hayata bağlayacak nedenim yoktu ki?Başka şansımda.
"Lanet olsun sana Nico."Çocuk hala gülümsüyor.Derin bir nefes alıp Styks Nehri'ne giriyorum.Ve...ve o çok özlediğim dehşet acı hissiyle el ele tutuşuyorum.Beynim uzun süredir ilk defa 'Acı!Acı!Çık buradan!'diye alarm vermeye başlıyor.Kendime bir yer seçip oradan gerçek dünyayla bir bağ kurmalıyım.Yine aynı noktaya odaklanıyorum.Sırtımdaki noktaya.Ama bir şey aklımı çeliyor.Seni hayatta tutacak ne?Yaşasan ne fark eder?Zaten Gaia yenilmez diyor.Aklımın bir tarafı 'Pes et,o haklı.'derken diğer tarafı'devam et.'diyor.Neye inanmam gerekiyor?Zamanımın olmadığını biliyorum.Fakat düşünemiyorum.
"Of Percy,bir kere de sözlerini unutmasan."diyor tanıdık bir ses.Kafamı kaldırıyorum.Sarı saçlarını bir şapkaya sıkıştırmış,gri gözlerini bana dikmiş,genç bir kız.
"Annabeth."Gülümsüyor.Elini beline koyuyor.
"Percy yarın öğleden sonra deniz kenarına gitmeyecek miydik?Hemencecik de unutuyorsun.Eh,sana boşuna Yosun Kafa demiyorum,değil mi?"Gülümsüyorum.Elini uzatıyor.Sarı saçları omzuna dökülüyor.
"Bekletilmeyi sevmem Percy,hadi acele et."Gülümseyip elini tutuyorum.Gözlerimden yaşlar boşanıyor.Ayağımı dayayıp ayağa kalkıyorum.Bir anda elim boşalıveriyor.O gidiyor.Nico'ya bakıyorum.O da yok.Yapayanlız kalıyorum.Ordu bile yok.Herşey...tamamen yalan.Tıpkı bu hayat gibi...
Share:

0 yorum:

Yorum Gönder