Hoş geldiniz!

Bir kalbi sevindirmek, bu dünyaya bırakabilecek en güzel hediyedir.

22 Ekim 2016 Cumartesi

, ,

Bir Avcıya Aşık Olmak?

Bir Avcıya Aşık Olmak? 




ÖZET: Size bunu yaşamış biri olarak söyleyeyim; asla bir avcıya aşık olmayın. Sonunuz ya bir tavşana çevrilmek olur, ya da bir avcı tarafından öldürülmek. Bu yüzden, iş ilerlemeden onu unutun ve hayatınıza tam gaz devam edin.

Bianca/Percy
DERECE: Yeşil
KATEGORI: Hayran Kurgu > Kitap > Percy Jackson & Olimposlular
KARAKTERLER: Hiçbiri
TÜR: Romantik
UYARILAR: Hiçbiri
KOLEKSIYON: Hiçbiri
HIKAYE DIZISI: Hiçbiri
BÖLÜM: 2 | BITMIŞ: Hayır | SÖZCÜK: 2442 | OKUNMA: 9576
YAYINLANMA: 16.09.13 | GÜNCELLEME: 20.12.13

I. BÖLÜM


Size bunu yaşamış biri olarak söyleyeyim; asla bir avcıya aşık olmayın. Sonunuz ya bir tavşana çevrilmek olur, ya da bir avcı tarafından öldürülmek. Bu yüzden, iş ilerlemeden onu unutun ve hayatınıza tam gaz devam edin.

Ben Percy Jackson, evet bir melezim. Fakat Melez Kampı'ndaki öyle herhangi bir melez değilim. Üç büyüklerden biri olan , deniz tanrısı Poseidon'un oğluyum ben. Tabi benim önemli olmamdaki tek sebep bu değil. Başımda aptal bir kehanet, bir seçme şansı ve de... ee, şey platonik bir aşk var. Kime aşık oduğumu merak ettiğinizi biliyorum. Ama önce ben size şu 'normal' hayatımı anlatayım.

Dediğim gibi, Melez Kampı'ndaki rutin hayatım pek de değişken değil. Nasıl mı? Ye, uyu, çalış, ye , uyu, çalış, ye, uyu çalış, ye, ye, uyu, uyu ve her neyse ondan işte. Bunun dışında farklı olarak -pek de farklılık olmasa da- haftada bir olabilirse olan Bayrak Yakalama oyunumuz bulunuyor. Bunun dışında yapacağımız bir şey... şey sanırım öyle bir şey henüz bulunmadı. İşte Melez Kampı'ndaki hayatım bu şekilde-ydi- onunla tanışana kadar...

Ben Thalia ve Annabeth dört ay önce onu ve kardeşinin hayatını kurtarmıştık. Ardından o Artemis'in avcılarına katılmış, bakireliği seçmiş ve ölümsüz olmuştu. Böylece en sonki karşılaşmamızın üzerinden dört ay geçmiş olmasına rağmen görüşememiştik. Benimle aynı yaştaydı. Fakat avcı olduğu için büyümüyordu. Hani söylemiştim ya, ölümsüz oluyor diye? İşte bu, avcı olduğu andan itibaren büyümesi durdu. Özetlersek, bin yıl yaşasa da o andaki haliyle kalıyor. Ben ise o sıralarda Elysium, Asphodel ya da Ceza Tarlaları'ndan birinde boş boş gezen bir ruh olmuş oluyordum. Yani, umudumuz sıfırdı. 

Ve evet. O kim? O Bianca d, Angelo. Esmer, çilli masum kız. Hades'in kızı, küçük Nico'nun ablası. Ve evet, benim aşık olduğum kız, avcı ve de en önemlisi bana bakması bile yasak olan birisi. Ve, benim 'platonik' aşkım.

İlk başlarda ona karşı ne hissettiğimi ben de bilmiyordum. Onunla gezmek, konuşmak ne kadar hoşuma gitse de onu sevdiğimi kabullenemiyordum. Bianca'ya avcılara katılmamasını söylemiştim, fakat o katılmıştı. Haksız değildi ki... Ben cesaret edip ona onun sevdiğimi söyleseydim belki de tereddüt edecekti. Yapmadım, yapamadım. Ve sonuç olarak, onu kaybettim. Onu sevdiğimi ise onu kaybettiğim gün anladım.

''Percy, iyi misin?'' Tyson'un sesiyle irkildim. Tyson, kahverengi kocaman gözünü bana dikmiş, endişeyle bana sesleniyordu. Gözlerimi kırpıştırdım. 

''Ah, evet tabi.'' diye cevapladım. Bu arada Tyson benim kardeşim. Kendisi bir kiklop ya da biliyorsanız tepegöz. Ee, şeyy, isminin sebebi kocaman tek gözlü olması. Hemen gözlerinizi büyütüp korkuyla bakmayın! O aslında o kadar da kötü gözükmüyor. Daha çok... tatlı gibi?

Ben onunla yaklaşık olarak bir yıl önce tanışmıştım. Gittiğim aptal okulların birinde en yakın arkadaşım olmuştu ve sonradan kardeşim olduğu ortaya çıkmıştı. Benim hayatımı defalarca kurtarmışt  kendi hayatı uğruna. O iyi bir kardeş, üstelik beni de çok seviyor. Ben de seviyorum tabi.

Ranzamda yatarken kollarımı başımın altında birleştirdim. Öğleden sonra ne yapacaktım ben? Gidip kılıç talimi yapsam... Yok, üç saat kılıç talimi mi yapılır? Bu fikir olmadı. Annabeth'e gitsem kitap okumasını böldüğüm için beni kulübeme kadar kitapla kovalardı. Thalia'ya gitsem onunla da kavga etmiştim. Ne olurdu yani bir kere de yanlış yöne gittiysem? Bu kadar kızması şarttı sanki. Kıvırcık'a gitsem o da ağaçlara asılmaktan benimle konuşamazdı. En iyisi biraz yürüyüş yapmaktı. Kafa dağıtmak en iyisiydi.

Tyson'u iyi olduğuma ikna edip kulübemden dışarı çıktım. Doğru deniz kıyısının yolunu tuttum. Beni en rahatlatan yer orasıydı, benim gidebileceğim tek yer de orasıydı. En azından beni rahatsız eden-rahatsız etmeye cesaret edecek- birileri çıkmıyordu. Bu yüzden seviyordum sanırım burayı. Tabi, bazı durumları saymazsak...

''Percy!'' Sesin geldiği yöne baktım. Bu Hermes kulübesinden Connor'du. Ha, bakın bunu da unutmayın. Connor eğer yanınıza geliyorsa mutlaka ya çok kötü bir şey olmuştur, ya da gerçekten çok güzel bir şey olmuştur. Bu durumda eğer şanslıysanız mutlu bir haber gelir. Değilseniz de... şey, boşverin.

Yavaşça ayağa kalktım. Connor nefes nefese kalmış bir şekilde bana bakıyordu. Ne olduğunu soracaktım ki Connor söze girişti.

''Avcılar,'' dedi nefes nefeseyken.''Avcılar geldi.''

Şuanda ne hissettiğimi anlatmam mümkün değil. Ama bir şeyler geveleyebilirim, herhalde. Şunu düşünün; Bir dev sizi havaya kaldırıyor ve asfalta fırlatıyor. Sonra birisi sizi ayağa kaldırıp bir güzel dövüyor ve başınızdan aşağı buz gibi su döküyor. (Bunu bir Poseidon melezi olarak düşünmeyin, çünkü şuanda buz gibi suyun beni dondurduğunu hissedebiliyorum.) Şimdi, beni anladıysanız tepkime gülmeyin, lütfen.

''Ha?'' 

Bianca.

''Percy, sen iyi misin?'' dedi Connor. 

''Ee, şeyy, ben iyiyim. Gerçekten! Yani, şey geliyorum.'' diye geveledim. Connor hafifçe başını salladı. Sonra cebinden çıkardığı şaka aletiyle oynayarak geldiği yöne doğru koşmaya başladı. Ben de ellerimi yüzüme kapatıp sakinleşmeye çalıştım.

''Sakin ol, her zamanki gibi davran. Percyce işte, basit ve öz. O sadece Bianca ve bir avcı.'' Yanımdaki ağaça tekme attım.''Ve benim aşık olduğum kız.'' 

Derin bir nefes aldım. Onu görmek zorundaydım. Bu kadar yakınıma gelmişti ve ben onu görmeden gitmesine izin veremezdim. İşte bu olmazdı.

''Pekala Percy, şimdi Bianca'yı görme zamanı.'' diye mırıldandım. Ağır adımlarla Büyük Ev'e doğru giderken bunun iyi bir fikir olmadığını anlamam gerekirdi. Fakat ne yaparsın? Hisler konusunda iyi olmadığım bir açıktı. Her zamanki gibi yanılmıştım.


II. BÖLÜM


Tamam, böyle olacağını bilmem gerekirdi. Fakat aşkın gözü kördür diye boşuna demiyorlar ya. Ben de bir akıllılık edip gittim. Bianca, Thalia, Phoebe ve adını hatırlayamadığım diğer avcıların tepkisi belliydi:Ya beni öldüreceklerdi ya da daha Artemis'e havale edip beni bir tavşana çevirmesini zevkle izleyeceklerdi. Ama benim umursadığım kısım orası değildi:Ben daha çok Bianca'nin ne diyeceğini merak ediyordum. Acaba o da mi diğerleri gibi beni öldürmek isteyecekti? Yoo, hayır. Bianca acımasız birisi değildi. Avcı olmak onu değiştirmiş olabilirdi fakat bu onun değişebilecek özelliklerinden biri değildi. 

"Hey, merhaba." dedim aptal bir sırıtışla. Avcılar ters ters bana bakmaya başladı. Hiçbiri konuşmuyordu. Gergin birkaç dakikanın ardından avcılardan biri ofladı. Diğerleri de ona katılır sesler çıkarttılar.

"Şimdi, Artemis gerçekten de bunun gibi-" tiksintiyle bana baktı." erkeklerle mi uğraşmamıza izin verdi? O kurdu dinlememeliydi." dedi avcılardan biri. Diğerleri de onaylarcasına başlarını salladılar. Ne demek istiyorlardı? Artemis neye izin vermişti?

"Artemis bir kurtla görüşme yapti." Bianca onu gördüğümden beri ilk defa konuşmuştu. Yüzüne daha dikkatle baktım, yıllardır görmüyormuşum gibi, içimde büyük bir özlem vardı. Oysa daha kaç ay olmuştu ki?

"Artemis o konuşmadan sonra bizim erkeklerle tanıştığımızda işlerin nasıl yürüdüğünü merak ettiğini söyledi. Ve bizi bir aylığına buraya yolladı. Erkek arkadaş edinmemizi önerdi."
O an hissettiklerimi anlatmak imkânsızdı. 

Artemis, Bianca ile arama Çin Seddi seren katı tanrıça, kendi elleriyle Bianca'yı bana vermişti. Hemen gidip ona birkaç adak mi sunmaliydim, yoksa ona bir tapınak mi yaptırmaliydım bilemedim.
"Ama bu-!" sesimin çok heyecanlı çıktığını görünce çeneleri gerilen avcılar cidden korkunç gözüküyordu. Birkaç yalancı öksürükten sonra "Çok şok edici!" diyiverdim. Yalan değildi, Artemis'in bunu yapması Zeus'un Hera'yi bir daha aldatmaması kadar zor bir ihtimaldi. Ama Artemis bunu yapmıştı. Sanırım Zeus da sadık bir koca olabilirdi. İçimden o kurda teşekkür ettim. 
 
"Aynen." Thalia ilk defa konuşmuştu. Yüzünde gergin bir ifade vardı. 
 
"Bunu bilmezseler size sataşamazlar, değil mi?" Thalia başını hayır anlamında salladı.
 
"Artemis bir konuşmayla bunu ilan edecek. Yani bilmeyen kalmayacak." Avcılar evet anlamında başlarını salladılar. Ben ise sırıtmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Ee, o zaman siz kulübenize gidin, ben de geldiğinizi Kheiron'a haber vereyim. Ne dersiniz?" Avcılar itiraz etmedi. Tam arkamı dönüp gidiyordum ki Thalia seslendi."Bianca, sen de onunla git. Kheiron'a doğru bilgi verelim. Percy'nin haber iletmekteki becerisi malum." Normalde olsa Thalia'ya çıkışırdım fakat o kadar mutluydum ki gülümsemekle yetindim. Asıl olayıysa kafam sonra bastı. 

"NE?!" dedim, sesimin gereğinden fazla çıktığını farkederek sesimi azalttım."Yani, Bianca benimle yürüyemezdi, na-nasıl oluyor?"

Thalia gözlerini devirdi."Az önce dediğimi tekrar ettirtme bana, Percy. Bianca hadi, işinizi çabuk bitirip geri dönün. Bir ay burada kalacaksak orayı bir düzene sokmamiz gerekecek." 

Bianca başını sallayıp benim peşimden tepeden inerken gülümsememi kesmeye çalıştım. Bianca artık benden nefret etmek zorunda değildi. Elimi tutabilirdi, beni öpebilirdi. Bundan daha güzel ne olabilirdi ki?

Bianca seninle evlenip birkaç çocuk yaparsa mesela, bundan daha çok sevinmez misin? dedi iç sesim.
Evlenirse tamam da çocuklar için aynı şeyi söyleyemem. Benim gibi bir babayla hayatları çok zor olur, böyle iyi, diye cevapladım. İç sesim cevap vermedi. Bianca'dan da ses çıkmıyordu. Bir konu bulmalıydım.

"Ee, Bianca," Bianca kahverengi gözlerini bana çevirdi."Sen bu işe ne diyorsun? Yani, Artemis'in kararına." Bianca düşünceli gözlerini yere çevirdi. 
Çok mu üzülmüştü ki?
"Nico ile zaman geçirebilirim. Bu... İyi bir fırsat."

Benim hakkımda bir şey söylememişti. İoc bir avcı, diye hatırlattım kendime. Seni nasıl sevsin?

"Ah tabii. Zaten seni çok özlediğini söylüyordu."

"Gerçekten mi? A-ma bana çok kızgındı?"

"Ö-oyleydi. Ama sonra affetti. Sürekli senin hakkında konuşmaya başladı."

Bianca'nın yüzünde güller açtı. Bir ara bana sarılacak zannettim fakat tabii ki öyle bir şey olmadı.


"Teşekkür ederim." dedi minnet dolu bir ifadeyle.

"Ne için?" diye sordum.

"Nico'yla ilgilendiğin için. O seni seviyordu. Ben yokken ona göz kulak olduğun için teşekkür ederim Percy."

"Rica ederim. Ben de Nico'yu sevdim hem. Benim için bir zevkti."

O sırada Büyük Ev'in kapisina geldik. Bianca nazik bir hareketle kapıyı açıp içeri girdi. Ben de arkasından girip kapıyı kapattım. Görünürde kimse yoktu. Kheiron odasında olsa gerekti. Misafirleri olmadığı zamanlarda odasında kitap okur, plan yapardı. Bunun dışında kampta turlar, üst düzey okculara ders verir ve yeni gelenlere kampı gezdirirdi. Kheiron, -Her ne kadar Dionysos bir tanrı olsa da- kampın en yetkili kişisiydi. En azından benim için.

"Kheiron nerede ki?" dedi Bianca. Yüzünde oluşan şaşkın ifadenin bile ne kadar güzel durduğunu beynim algılamakta güçlük çekiyordu. Bir kız nasıl bu kadar güzel olabilirdi ki?

"Bilmem. Buralarda bir yerdedir. Kheirooooon!" Bianca eliyle koluma vurdu. 

"Hey!" 

"Sessiz ol Percy! Belki Kheiron uyuyordur, etrafa bakınalım, olmassa da gideriz."

"Kheiron bu saatte neden uyusun ki?" dedim alaylı bir ifadeyle.

"Aaaah!" Kheiron başında mavi ponponlu şapkası, kuyruğunda bigudisiyle çıkageldi. Yanımıza vardığında kocaman bir... Hapşurdu.

"B-Bunu nasıl bildin?" dedim şaşkın bir ifadeyle. Bianca gülümsedi.

"Avcı iç güdüleri." dedi Bianca. Karşılıklı kısa bir gülümsemeden sonra Kheiron öksürdü.

"Aah sizi bu kadar erken beklemiyordum. Siz geldiğinizde iyileşmiş olacaktım." dedi Kheiron efkarla.

"Kheiron," dedim."Neden birazcık ambrosia yemiyorsun?" Kheiron gülümsedi.

"Bu, bir insana ambrosia vermeye benzer. Benim tanrısal yanım yok, sadece bir sentorum." 


"Aah, doğru ya."

"Kheiron," dedi Bianca."Artemis'in kararını biliyor musun?"

"Hangi-A evet. Kampta bir süre kalacağınızı söyledi. Kulübeniz hazır. Bir şeye ihtiyacınız olurs-"

"Artemis bizim erkeklerle tanışmamızı istiyor. Onlarla öpüşüp çıkmamızı da."

"Ne-Artemis mi?" dedi Kheiron, çok şaşırdığı belliydi."Ama bu... imkansız."

"Artık Zeus da sadık bir eş olabilir." dedi gülerek."Değil mi?"

Dışarıda bir yerlerde gök gürledi. Kheiron bir seylee mırıldandı. Bunun hoş bir şey olmadığını anlatmaya çalıştığını anlamakta zorlanmadım.

"Thalia seni bilgilendirmemi istedi. Şimdi geri dönmeliyim, beni bekliyorlar."

"Tabi, ama önce şu konuşmayı dinlememiz gerek."

Bianca oflarken Kheiron bigudilerini umursamadan-bizi de peşinden sürüyerek- dışarı çıktı. Işte o sırada bir grup kampçının kamp ateşi etrafında toplandığını gördük. Kheiron oraya doğru yürüdüğünde herkes acildi-bigudilerini gördüklerinde de gözleri-. Artemis yine 12 yaşındaki haliyle oradaydı. Yanında ise...

"Artemis ve Apollon." dedi Kheiron. "Apollon, sizi buraya atan nedir?"

"Ah Kheiron, sizleri bırakalım lütfen, bu tür şeylere hiç gerek yok iken, söylemek nedir ey sentor?"

"Sonu olmadı," dedi Artemis. Apollon gözlerini devirdi.

"Hey Percy, seni görmek çok güzel! Sen de mi benim gibi avcı kızları avlamaya geldin?" Ben kıpkırmızı olurken Apollon Bianca'yı baştan aşağı süzdü."İyi seçim."


Bugün her şey bana karşı ters anlayışa sahip gibiydi. Özellikle de az sonra olacak şeyden sonra.

"Benimle gel," dedi Artemis eliyle beni göstererek. Bianca bir şey söyleyecek oldu ama sonra vazgeçti. Ben de bir şey söyleyecek oldum ama Artemis'in yaşlı gözlerindeki sertlik beni susturdu. Sessizce peşinden giderken Artemis'in ne söyleceğini düşündüm. Artemis kalabalıktan azicik uzaklaşır uzaklaşmaz durdu. Gözlerini bana kilitledi.

"Onu sevdiğini biliyorum." dedi Artemis.

Kalakaldım.

"Ne-ama-ne yok öyle bir seyn ben-gerçekten hayı-"

"Ben bir tanrıçayım çocuk, bana yalan söyleme."

"Ama-"

"Senden sadece tek bir şey istiyorum. Bu da senin isteyeceğin bir şey."

Sustum. Beynim sulanmıştı. Ben ne isteyecektim ki?

"Senden sadece Bianca ile cikmanı istiyorum."

O an öldüğümü hissettim. Hayır, bu kesinlikle bir şaka olmalıydı.
Share:

0 yorum:

Yorum Gönder