Hoş geldiniz!

Bir kalbi sevindirmek, bu dünyaya bırakabilecek en güzel hediyedir.

18 Kasım 2016 Cuma

, , ,

Scream


Yazım Tarihi: 09. 09. 13
---
Genç kız arkadaşlarına veda ederek gemideki kamarına girdi. Bugün yorucu geçmişti. İki koca deniz canavarı gemiye saldırmıştı. Üstelik sadece yarım saat arayla! Lambanın düğmesine basıp ışıkları yaktı. Hemencecik uyumak istiyordu. Yatağının sağ tarafında bulunan kahverengi, üç kapılı geniş dolabına doğru ilerledi. Geceliklerini çıkartıp dolabını geri kapattı. Kıyafetlerini çıkarıp geceliklerini giydi. Yatağına doğru ilerledi, tam yatacaktı ki çalışma masasının üstünde duran zarf dikkatini çekti.
Zarfın üstünde bir şey yazılıydı. Fakat el yazısı o kadar kötüydü ki disleksiyle beraber yazı okunmaz oluyordu.Hazel diye tahmin etti Hazel. Genelde mektupların üzerine böyle yazılmıyor muydu? Hazel o kadar uzun süre ölü kalmıştı ki bundan emin olamadı.
Hazel zarfı elinde iyice evirip çevirdi, fakat başka bir yazı bulamadı. Çalışma masasının önünde duran sandalyesini yavaşça çekip oturdu. Bal rengi gözlerini kocaman açarak etrafına bakındı. Odası yerli yerindeydi, kimsecikler de yoktu. Derin bir nefes aldı, duvarda duran saatine baktı. Saat on biri geçiyordu. Bu saatte kimse onu rahatsız edemezdi. Hazel nedense bu mektubu ondan başkasının okumasını istemiyordu. Bu mektup ona özelmiş gibi geliyordu. Yine de mektubu diğerlerine gösterip göstermeme konusunda emin değildi. Ayağa kalkar gibi oldu, sonra tekrar yerine oturdu. Bu mektup onun odasındaysa ona gelmiş olmalıydı. Ona özel olan bir şeyi başkalarına göstermesine gerek yoktu.
Elini zarfın üzerine götürdü. Zarfın üst tarafındaki üçgenin ucundan yavaşça çekerek zarfı açtı. Yine aynı yavaşlıkla içindeki kağıdı çıkarttı. Katlanmış kağıdı incecik parmaklarıyla bir çırpıda açıp okumaya başladı:
Sevgili Hazel,
Öncelikle bu mektubu ne zaman okuduğuna dair bir fikrim yok. Ama umarım gece okumuşsundur. Doğru tahmin, diye düşündü Hazel.
Sırf etkileyici olsun diye değil, neyse işte. Okuyup okumadığını bile bilmiyorum. Sonuçta kimden geldiği belli olmayan ve berbat yazılmış bir mektubu kim okur ki? Hazel gülümsedi. Bu mektup hoşuna gitmişti.
Aslında bu mektubu sana uzun zamandır yollamaya çalışıyorum. Fakat bir türlü yazma aşamasını beceremedim. Melezlerin disleksi sorunu işte. Siz Romalılar'da bu yoktu sanırım. Ve galiba pot kırdım. Yunanlı olduğumu söylemiş gibi oldum. Hazel'ın yüzündeki ifade değişti. Mektubun kimde geldiğini anlaması için isim yazmasına gerek kalmadığını fark etti. Zaten bu mektubun kimden geldiğini biliyordu.
Sen çok farklısın. Yani, bu teninle ve ya geçmişten gelmenle alakalı değil. Bak ben Annabeth gibi ya da Apollon kulübesindekiler gibi güzel şeyler yazamam. Yani, yeteneğim yok. Ben sadece elimden geleni yazıyorum. Bu noktalama işaretleri de zaten çok saçmasapan oldu gitti. Benim yazdığım bir nokta  bir kaç saniye sonra üç noktaya dönüşüyor. Ama sildiğim zaman üçü de siliniyor yani. Ben de üç nokta olarak bıraktım, hani eğer varsa diye söyleyeyim dedim...
Dediğim gibi sen çok farklısın. Bir kere iyi kalplisin. Güzelsin de tabi. Seninle konuşmak, Arion'a binmek ya da başka bir şey yapmak hoşuma gidiyor. Senin de hoşuna gidiyor mu bilmem tabi ki. Üstelik saçların da çok güzel kokuyor. Bir ara şampuan markanı sormaya gelecektim. Sonra bunun çok saçma olduğunu farkedip vazgeçtim. Ama yine de, saçların çok güzel kokuyor.
Sammy yani Büyükbaba Sam'i daha önceden sevdiğini biliyorum. Bu şuanda garip gelse de sen o zaman onunla yaşıttın ve... ben büyükbabamın eski sevgilisine aşk mektubu yollayarak doğru bir hareket yapmış olmuyorum sanırım. Üstelik sen Frank'i severken...
Benim amacım sizi ayırmak ya da senin de beni sevmen değil. Ben sadece içimi rahatlatıyorum. Artık bununla yaşayıp senin gözlerine bakmak istemiyorum ki zaten bakamıyorum. Bal rengi gözlerinde tereddüt ifadesi beni üzüyor. Ben sana baktığımda tekrardan gülümsemeni istiyorum. Üzgün, mutsuz olmanı istemiyorum. En azından benim sorunumu bil istedim. Belki de böyle kafanı çok karıştırdım. Bilmiyorum işte.
Ve evet, ben Leo Valdez. Bunu çoktan anlamışsındır. Zaten yazım hataları ve iğrenç el yazısı bunu açık ve net söylüyor. Ayrıca gemide sana bunu gönderecek kadar aptal başka biri olamaz. Sonuçta hepsi Frank'in ejderha halini de görmüş kişiler. Pek de... can güvenliğim yok sanırım.
En azından bunu okuyup okumadığından emin olmak istiyorum. Umarım bu başkasının eline geçmez, sonuçta Frank'in sevgilisini çalmaya çalışan birisi gibi gözüktüğüm bu mektubu kimse iyi karşılamaz. Her neyse, bunu okuduysan lütfen güverteye gel. Saat kaç olursa olsun, yani nöbeti ben tutuyorum. Orada olacağım. Sadece okuduğunu bilmek istiyorum. Merdivenlerden çıkıp bana baksan bile yeter. Tabi gülümsesen daha güzel olur. Seni bekliyor olacağım.
                                                                                                                                                                                                 -Leo
Genç kız gözlerinden yaşlar dökülürken mektubu katladı. Ellerini başında birleştirip sessizce ağlamaya devam etti. Neden bu kadar tatlı olmak zorundaydı ki? Saçmasapan mektubunda bile Sammy'e bu kadar benzemesi şart mıydı? Hazel bu kadarını nasıl kaldıracaktı, işte onu bilmiyordu. Bir tarafta erkek arkadaşı Frank, öbür tarafta geçmişi ve Leo. Kimi seçeceğini ya da ne yapacağını bilmiyordu. Fakat Leo'ya bunu borçluydu.
Hızla sandalyesinden kalkıp ayakkabılarını giydi. Üstünde geceliğinin olması umrunda değildi. Hatta belki Leo eşofman altındaki siyah yıldızlarla ve üstündeki ayıcıkla dalga bile geçerdi. Fakat Hazel Leo'nun kötü bir amacı olmadığını zaten biliyordu. Gözyaşlarını silip kamarasından hızla dışarı çıktı. Hiç kimsenin onu duymasını istemiyordu. Merdivenlere geldiğinde yavaşladı. Heyecandan kalp atışları hızlanmıştı. Derin bir nefes alıp merdivenleri bir çırpıda çıktı.
Beklediği gibi Leo güvertedeydi. Elinde bir vida, bir sandalyede oturmuş oyun oynuyordu. Festus harıl harıl ona bir şeyler anlatırken Leo sadece başını sallıyordu. Sonra ona bakan Hazel'ı gördü. Yavaşça ayağa kalktı, vidasını cebine koydu. Hazel'ın gözyaşları daha da artmıştı. Leo üzgün bir ifadeyle başını eğdi.
''Ben seni üzmek istememiştim Hazel.''dedi Leo. Leo'nun kızaran yanakları onu daha da şirin yapmıştı. Hazel daha fazla dayanamadı. Koşarak Leo'ya sarıldı.
Hazel başını Leo'nun omzuna yaslayıp ağlamaya devam etti. Leo şaşkınlıkla elini Hazel'ın belinden sardı. Bir şey söyleyemiyordu. Söylese bile ne diyebilirdi ki? 
''Seni seviyorum Leo.'' dedi Hazel ağlamasını kesip. Leo'nun yüzüne bir gülümseme yayıldı. Elini daha sıkı Hazel'a sardı.
''Şey, ben de. Gerçeği mektupta söylemiştim zaten.'' dedi Leo kızarmaya devam ederken. Hazel güldü.
''Doğru tahmin etmişsin. Gece okudum ve ben de seninle birlikte olmayı seviyorum. Arion'a yine binebiliriz istersen? Ama çok sessiz olup etrafta gözükmememiz gerekiyor. Tam Arion'a göre bir iş.'' dedi Hazel. Leo gülümseyip ellerini çekti. Hazel'ın yüzü gözyaşlarından ıslanmıştı. Leo yavaşça onun gözyaşlarını sildi.
''Pekala, o zaman bir kaç tur atabiliriz. Ve Festus, Hazel'a yenge demeyi keser misin lütfen?'' Hazel gülümseyerek Festus'a bir bakış attı. Ardından bir ıslık çaldı. Önce bir şey olmadı. Sonra koşarak bu tarafa doğru gelen altın sarısı bir at gözüktü. Bu Arion'du. Arion güverteye inince Hazel hemen Arion'un sırtına atladı. Elini Leo'ya uzatıp gülümsedi. Leo da gülümseyerek Hazel'ın elini tutarak Arion'a bindi. 
''Yürü Arion, bu gece sessiz bir yere ihtiyacımız var.'' Hazel Leo'ya gülümseyip tekrardan önüne döndü. Leo elini Hazel'ın belinden sardı, bu Hazel'ın kızarmasına sebep olsa da hoşuna gitmişti. Gülüşerek gemiden uzaklaştılar.

Share:

0 yorum:

Yorum Gönder