Hoş geldiniz!

Bir kalbi sevindirmek, bu dünyaya bırakabilecek en güzel hediyedir.

18 Kasım 2016 Cuma

, ,

Temas


ÖZET: Percy'nin hareketleri Annabeth'i korkutuyor. Yoksa Yosun Kafa artık bir Romalı mı? Asla.
Percy hayatında olmadığı kadar çaresiz. Peki gerçekten onu koruyabilecek mi? 
(YARIM KALMIŞ HİKAYE)
---   
Yazım Tarihi: 28.07.2013
---
  Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Az önce Percy'i bulmuştum, ama o farklı davranıyordu. Bu da benim iyice korkmama sebep oluyordu. Farkında olmadan ellerim titriyordu ve soğuk soğuk terliyordum. Percy beni görmesine rağmen hiçbir şey yapmamıştı. Nasıl bu kadar duyarsız olabiliyordu? Aman tanrılarım! Sanki nefes alamıyordum. Masadan kalktım. Herkes bana bakıyordu.
''Şey, biraz hava alabilir miyim acaba?'' Reyna yüzüme baktı. Anlamış olmalıydı. Percy de ayağa kalkmıştı.
''Ben de onunla gideyim, siz devam edin.'' Percy'i beklemeden kendimi dışarı attım. Her yer Romalı melezlerle doluydu. Neden ağlamak için ya da nefes almak için en ufak bir yer yoktu. Koşmaya başladım. Nereye gidiyordum? Bu koca yerde kaybolsam beni kimse bulamazdı. Etrafıma iyice baktm. Tapınakların olduğu yer. Gidip boş bir tapınağın arkasına oturdum. Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Neden? Korktuğum başıma gelmişti. Percy artık bir Romalı gibiydi. Eskisi gibi değildi. Hayır, belki de beni sevmiyordu? Hayatımda ilk defa kötü düşünmek için kendime izin veriyordum. Hançerimi çıkardım. Galiba ilk defa kendime zarar vermeyi bu kadar çok istiyordum. Neler oluyordu bana? Tam hançerimi çıkarmışken bir el hançerimi aldı. Başımı kaldırıp elin sahibine baktım. Bu oydu. Bana kaşlarını çatarak bakıyordu. Bu hali benim iyice kötü olmama sebep olmuştu. O böyle değildi, o Yosun Kafa'ydı. Hayır, böyle davranamazdı!
Percy geçip yanıma oturdu. 
''Ne yapıyorsun sen Annabeth?'' dedi sakince. İçimden yeter artık demek istiyordum. Fakat konuşamıyordum.
''Annabeth, o hançerle ne yapacaktın sen?!'' dedi sert bir sesle. Hayatımda ilk defa onu bu kadar sert görmüştüm. Ağlamayı kesip gözlerimi sildim.
''Bu sizi ilgilendirmez Percy Jackson.'' diye cevapladım. Percy ayağa kalkıp bana baktı. Kollarımdan tutup beni de ayağa kaldırdı. Kendimi geriye çekmeye çalıştım fakat öyle sıkıca tutuyordu ki.
''Annabeth, o hançerle ne yapacaktın sen?!'' dedi tekrar yüksek sesle. Gözlerimi Percy'e diktim.
''Canım yanıyordu, anlıyor musun? Sen sen gibi davranmadığın için. Dikkatim dağılsın istedim, belki farklı bir şeye odaklanırım sakinleşirim diye. Orada gözümün önünde otururken, Yosun Kafa gibi davranmadığında ne halde olduğumu görmedin mi?'' Percy bana sımsıkı sarıldı.
''Özür dilerim Annabeth, b-ben sadece...''
''En büyük korkum bir Romalı olmandı. Ve ve sen de öyle davranınca...'' 
Percy beni öpmeye başladı. Beni öperken hem ağlıyordum, hem de bu anın rüya olmasından korkuyordum. Zaten bir an kendimi kaybetmiştim ve elime hançerimi almıştım. Neler yapmıştım ben? Ya Percy gelmeseydi ve ben o hançeri kullansaydım? Nereye kadar devam edecekti ki kendimi yaralamam? Aman tanrılarım! 
''Lütfen beni bırakma.'' dedim kafamı çektiğimde. Percy başını başıma dayadı.
''Seni asla bırakmayacağım Annabeth.'' Tekrar yere oturduğumuzda başımı Percy'nin omzuna yasladım.
''Ee, ben yokken kamp nasıldı?'' diye sordu Percy. 
''Ben de bilmiyorum.''
''Ne?'' dedi Percy şaşkınlıkla. Güldüm.
''Seni aramaktan kampta kalmaya vakit bulamadık da Yosun Kafa, pardon.'' Percy sırıttı.
''Demek o kadar seviliyordum ha?'' Percy'nin kafasına bir şaplak attım.
''Sakın şımarayım deme Yosun Kafa.'' Percy sırıttı.
''Az önce çok mu ciddi konuştum ben?''diye sordu Percy şaşkınlıkla.
''Seni tanıdığımdan beri en ciddi konuşmandı diyebilirim. Herneyse şimdi gitmeliyiz, yoksa Romalılar bizi...'' Percy ayağa kalkarken kolunun altındaki dövmeyi gördüm. Bu Jason'un dövmesindendi. Ne yani? Lejyona mı katılmıştı?
Kaşlarımı çatarken hızla kolunu alıp çevirdim. Hayır, bunu yapmış olamazdı. Sinirle Percy'nin kolunu bıraktım.
''Sen lejyona mı katıldın?!'' dedim öfkeyle.
''Şey...''
''Kapa çeneni Yosun Kafa! Boşuna korkmuyormuşum ya. Sen zaten Romalı olmuşsun.''
''Saçmalama Annabeth. Ben bir...''
''Seninle tartışmak istemiyorum Percy. Hadi bizi bekliyorlar.''
''Niye iki dakikadan fazla kavga etmeden duramıyoruz ki?'' Yine Percy'i beklemeden tepeden aşağı inmeye başladım. Biz gelmeden hepsi ayaklanıp dışarı çıkmışlardı.
''Beklettiğimiz için özür dileriz.'' dedim sakince. Reyna gözlerime baktı. 
''Önemli değil. Size kampta kalacak yer ayarlayalım. Senato bugün toplansa bile bugün yolculuğa çıkmanıza izin veremeyiz. '' dedi Reyna. Tamam der gibi başımı salladım. Bizimkilere baktığımda kötü gözükmüyorlardı- Piper hariç. Piper sanki aci çekiyormuş gibi bir yüz ifadesiyle bize bakıyordu. Tam ne oldu diye soracakken büyük bir patlama sesi geldi. Hepimiz yere yattık. Reyna herkesten önce ayağa kalktı.
''Saldırıya uğradık! Lejyon ! Hemen silah kuşan!'' diye emretti Reyna. Bir anda askerler koşuşturmaya başladı. Percy Dalgakıran'ı çekerken cebindeki hançerimi aldım. Reyna ve Jason da silahlarını çekmişlerdi. Hemen saldırıya geçtiler. Biz de arkalarından onlara katıldık.
Bu korkunç bir sahneydi. Onlarca dev, hiperborealı ,drakon ve dahası. Hepsi üstümüze doğru geliyordu. Lanet olsun ki Yankees kepimi artık işe yaramıyordu. Arkamı döndüm.
''Leo! 2.Argo'dan destek yapabilir miyiz?''
''Bilmiyorum! Şehre zarar veririz.'' Grup halinde gelen Romalıları görünce durdum.
''Boşver gitsin.'' İçimde kötü bir his vardı. Bunun Percy'nin Romalı olmasından olan korkum zannetmiştim ama yanılmışım. Bu kötü his hala içimi kemiriyordu. Hançerimle bir drakona saldırdım. Drakon hançerimi yediği anda toza dönüştü. Percy'e baktım. O da bir hiperborealı'yla uğraşıyordu. Herkes elinden geldiğince saldırıyordu. Leo ateş oluşturararak üç hiperboyalının etrafını sarmıştı. Piper hançeriyle bir drakonu toza dönüştürürken iki devin altında ezilmekten son anda kurtulmuştu.
Koşarak Percy'nin yanına gittim. Percy hiperborealıyı öldürdükten sonra bir devle uğraşıyordu. Devin bacağının altından geçip dizine hançerimi defalarca sapladım. Ardından Percy'i de çekerek köşeye çekildim. Dev dizinin acısıyla yere devrildi. Üstüne çıkıp kafasının oraya kadar gittim. Kafasına hançerimi sapladım. Acıyla bağıran dev toza dönüştü.
Percy ''Teşekkürler.'' diye bağırırken bir yandan da Dalgakıranla başka bir canavarı katletmekle meşguldü. Sonra Reyna'yı gördüm. Reyna bir drakonla savaşırken kılıcı savruldu. Korumasız kalmıştı. Yardım etmeliydim.
İki devin yanından hızla geçerken bir drakonun saldırısından son anda kurtuldum. Reyna eline geçirdiği bir kalkanla karşı koymaya çalışıyordu, fakat uzun süre dayanamazdı. Hançerimi kaldırıp drakona indirdim. Drakon toza dönüştü. Reyna minnetla bana baktı. 
''Teşekkür ederim. Hayatımı kurtardın.'' dedi Reyna. Gülümsedim.
Bu da neydi böyle? Reyna bakarken kalakalmıştım. Sırtım... Aman tanrılarım. Dehşet bir şekilde acıyordu. Resmen bedenim uyuşmuştu. Bu da neydi böyle? Reyna kaşlarını çattı. Nefes alamıyordum sanki. Olduğum yere, önüme doğru yere düştüm. Reyna hemen dizlerinin üstüne çöküp sırtıma baktı.
''Aman tanrılarım! Annabeth yaralısın. Kimse yok mu?!'' diye bağırdı Reyna. Boynuma baktım. Sırtımdan akan kan önüme doğru gelmişti. Reyna dudağını ısırdı.
''Biri yardım etsin! Percy! '' Reyna çaresiz gözüküyordu.
''P-Percy'i bul. Lü-lütfen.'' Yutkundum. Önümde onlarca kiş savaşıyordu. Reyna başını sallayıp kılıcını aldığı gibi koşmaya başladı. Kulaklarım uğulduyordu. Çok kan kaybetmiş olmalıydım. Üşüyordum ve titriyordum. Uykum geliyordu. Şuanda öyle cazipti ki uyumak... Bu kargaşadan kurtulup tatlı bir uyku çekmek. 
''Annabeth!'' Percy'nin sesini duydum. Percy hemen yanıma eğildi. Sırtıma baktı. 
''Annabeth, iyi misin?'' diye sordu Percy. Öksürdüm.
''Uykum var.'' dedim sessizce. 
''Hayır, sakın uyuma Annabeth. Biliyorsun! Beni bırakamazsın, anlıyor musun? Sen çok güçlüsün, buna da dayanabilirsin.'' dedi Percy.
''Percy... Beni götür buradan.'' Percy başını salladı. O sırada Piper'ı gördüm. Koşarak iki devin arasından yanıma doğru geliyordu.
''Annabeth!'' dedi Piper endişeyle. Gözleri yaşarmıştı.''Ne oldu sana?'' 
''Romalılardan birisi. Birisi ihanet etmiş. Lanet olsun. Annabeth, o oku çıkarmak zorundayız. Zehirli olabilir.'' Zehir... Tadını iyi bildiğim bir maddeydi. Titan Savaşı'nda Percy'i korumak için önüne atladığımda ve hançerlendiğimde de başıma gelmişti.
''Percy o oku çıkarmalıyız. Zehirli olabilir.'' dedi Piper endişeyle.
''Hayır, çok canı yanar.'' diye itiraz etti Percy.
''Çıkarmazsak da ölebilir!'' dedi Piper. Percy'nin gözünden bir damla yaş düştü. Erkekleri her zaman ağlarken görmek mümkün olmaz ya. Bu anı unutmasam iyi olacak. Percy beni tam olarak ters çevirdi.
''Annabeth, bu çok acıyacak. Aşırı derecede çok acıyacak. Hazır mısın?''
''Bekle!'' dedi Piper. ''Annabeth, yaranı düşünmeyeceksin. Güzel şeylere odaklanmalısın. En güzel anılarına. Unut gitsin yaranı! Sanki hiçbir şey olmamış ve siz Percyle yürüyüş yapıyorsunuz gibi. '' Piper'ın sözleri beni tesir etmişti. Gülümsedim. 
Her şey rüya gibiydi. Çok kısa sürdü. Percyle deniz kenarında yürüyorduk. Percy elimi tutarken bana on iki yaşındayken beni ilk gördüğü anları anlatıyordu. Ne kadar da uzun zaman geçmişti üstünden? Biz bu konuşmayı geçen sene bu zamanlarda yapmıştık. Yani Percy kaybolmadan önce. Percy... Şuanda yanımda olan kişi.
Derin bir nefes alarak uyandım. Percy bana bakıyordu. ''İyi misin Annabeth?'' Cevap veremiyordum. Artık görüntüm bulanıklaşmıştı. Sesler çok uzaktan geliyor gibiydi. Yarımyamalak hatırladığım kadarıyla Percy beni kucağına almıştı. Ve şunu da hatırlıyorum. Percy'e ''Seni seviyorum.'' demiştim.  

Share:

0 yorum:

Yorum Gönder